10 Mayıs 2014 Cumartesi

SSC Napoli / Are you Italian ? No, Napulitan !


Napoli 2011-2012 Home Jersey



#20 / Blemir DZEMAILI



Societa Sportiva Calcio Napoli



İç boyun altı kısmında bulunan slogan : ''Work Hard.Play Hard.''



Ense iç kısmında bulunan takım ismi.










     
     İtalya'nın en büyük üç takımından biri değiller.Hoş,İtalyan olduklarını da pek iddia etmiyorlar.Müzelerinde çok sayıda lig ve avrupa kupası yok.Dolgun transfer bütçeleri,zengin finansörleri de hiç bir zaman olmadı,ancak tüm bunlar 3.lig de oynadıkları dönemde bile mabedleri San Paolo'da ortalama 50.000 kişiye oynamalarına ve dünya futbolu'nun önemli renklerinden biri olmalarına engel olmadı.Güney'in Kuzey'e baş kaldırısının baş aktörü,İtalya'nın ilk güneyli şampiyonuna biraz yakından bakalım.








 
  Kurulduğu 1904 yılından,Maradona'nın transferi edildiği 1984 yılına kadar olan dönem pek parlak değil.Kayda değer başarıları iki İtalya Kupası şampiyonluğu.1984 yılında El Diego şehre ayak basıyor ve şehrin kaderini değiştiriyor.259 maçta attığı 115 gol,kazandırdığı 2 Serie A Şampiyonluğu ve 1 Uefa Kupası sonrası 10 numaralı forması Napoli Kulübü tarafından adına emekli edilmiştir.İtalyan mafya babalarıyla gizli anlaşmalar yaptığı iddiaları ve kokain kullandığının kanıtlanmasıyla birlikte Marado'nun Napoli kariyeri sona erdi.Gidişinin ardından 20 yıl geçmesine rağmen şehir hala onu unutamıyor ve yeni bir Maradona gelene kadar 10'a olan özlem dinmeyecek.




  Maradona'nın gidişinden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı.Kulüp,yine bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuyordu.Maradona'ya duydukları özlemi Gianfranco Zola'yla gidermeyi denediler.Zirveye ortak geçen bir kaç sezonun ardıdan Zola'nın da gidişiyle felaketler peş peşe geldi.Mali açıdan çöküş ve iflas ilanı,kulübün ismini dahi kaybetmesine kadar giden sıkıntı bir süreç yaşattı.Serie B ve Serie C'de geçen yılların ardından 2009-2010 sezonu başında Walter  Mazzarri'nin takımı devralmasıyla takım bugünkü görüntüsüne kavuştu.Takım,bugün de 3-5-2 sistemiyle oynamaya devam ediyor.
      























     Napoli tam anlamıyla bir taraftar kulübü.Diğer orta direk ama elit olarak nitelendirebileceğimiz BvB,Totthenham gibi kulüplerin aksine taraftar-yönetim arası dialog daha iç içe.Maradona'nın transfer hikayesi de bu tezi destekliyor.Olay şu şekilde gelişiyor ; Dönemin Napoli Başkan'ı taraftara kimi transfer etmek istediklerini soruyor.Maradona cevabını aldığındaysa,kendilerinin de o'nu transfer etmek istediklerini ama bunun için yeterli paraları olmadığı söylüyor ve açtıkları hesap numarasına Maradona'nın transferi için taraftarlardan maddi destek istiyor.Bir banka hesabı açıyor.Para hesapta toplanıyor ve Maradona Napoli'ye transfer ediliyor.Taraftar grupları Ultras Napoli ise gereğinden fazla ateşli tavırlarıyla zaman zaman maç öncesi ve sonrası karıştıkları olaylarla sahadaki futbolun önüne geçebiliyor.2 Mayıs 2014 akşamı Roma'da Fiorentina'ya karşı 2-1 kazandıkları İtalya Kupası finalinde de gün boyu karıştıkları olaylar ve silahla yaralanan biri ağır dört yaralı taraftar için tribün liderleri maçın başlamasını istemedi.Kaptan Marek Hamsik maç öncesi tribün liderinin ayağına kadar giderek durumu konuştu ve maç 45 dakika gecikmeli başladı.





     
     Olayları tetikleyen şey belki de kupa finali'nin ezeli rakipleri Roma'nın kentinde oynanması oldu.İki ezeli rakip birbirlerinden hiç hazzetmiyor,klasik bir kuzey-güney çatışması rekabetin temel nedeni olarak kabul ediliyor.Aralarında oynadıkları derbiye ''derby del sole'' yani ''güneşin derbisi'' deniyor.Vukuatları hiç bitmeyecek bu Ultras oluşumu herşeye rağmen Napoli'yi Napoli yapan en sağlam değerlerden biri olarak çalışmalarına devam ediyor.




























     Gelelim saha içine,son yıllarda Napoli'nin yükselişinin belli başlı iki aktörü Lavezzi ve Cavani artık takımda değil.2007-2012 yılları arasında arasında Gök mavili formayı terleten Lavezzi,2012 yazında Paris'in yolunu tuttu.3 sezonda çıktığı 138 resmi maçta 104 gol aran Cavani de Lavezzi gibi Paris'e transfer oldu.Taraftar bu ikiliyi asla unutmayacak ancak Lavezzi'den Maradona yaratamadıkları da aşikar.Kadro'nun bugünkü haliyle oldukça tatmin edici ancak bu senede İtalya Kupasıyla yetinmek durumunda kaldılar.Orta Sahası'nın kemik isimleri Dzemaili,Gökhan İnler,Hamsik kadrosunda tutan,İnsigne,Zuniga,Armero,Callejon,Mertensgibi hucüm oyuncularına sahip bu kulübün seneye de zirveye oynayacağı aşikar.Şehrin kazanma arzusunu takım olma bilinciyle birleştirdiği takdirde Napoli 20 yıllık şampiyonluk hasretini dahi dindirebilir.







     Formayı giydikleri 2011-2012 sezonunda tarihlerinde ilk kez yeni formatındaki UEFA Şampiyonlar Ligi'ne katıldılar.Çeyrek Final mücedelesinde (son 16) ilk maçı San Paolo'da 3-1 almalarına rağmen Londra deplasmanı'ndan çıkamayarak Chelsea'ye elendiler.Ligi beşinci sırada bitirip,İtalya Kupasının da sahibi oldular.









     2012 yılında son 16 turunda Chelsea'ye elenen Napoli için elendiği takımın kupayı müzesine götürmesi sürpriz oldu mu bilinmez ama Avrupa'da asıl sürprizi bu sene yaşadılar.Şampiyonlar Ligi F Grubu'nda 4 galibiyetle topladıkları 12 puan gruptan çıkamalarına yetmedi.Aynı puana sahip Arsenal ve Dortmund üst turun yolunu tutarken Napoli 3'lü averajın kurbanı olup turnuvaya veda etti.Eğer gruptan çıksalardı muhtemelen çeyrek finalin bir basamak ilerisini büyük ihtimalle göremeyeceklerdi.12 puanla gruptan çıkmak normal,tarih 12 puanla gruptan çıkamayan Napoli'yi hatırlayacak.









2 Mayıs 2014 Cuma

Real Madrid CF 2004-2005 / Los Galacticos




                                                    Real Madrid 2004-2005 Home Jersey




''Madrid Club de Futbol''un kısaltması ''MCF'' harfleri.



Logodaki taç kraliyet ailesini temsil ediyor.1920 yılında Kral XIII. Alfonso tarafından ön adı ''Real'' ile birlikte kulübe verildi.






     Yıldızlar topluluğu kavramını futbol literatürüne armağan eden klüplerin başında Real Madrid gelir.1903 yılında kurulan kulüp,FİFA tarafından verilen ''Best club of 20th century'' ünvanın da sahibidir.





    Bazı jenerasyonlar futbol varoldukça hatırlanacak.Real Madrid'in Los Galacticos'u da şüphesiz bunlardan biri.Proje'nin mimarı Başkan Florentino Perez 2000 yılında ezeli rakibleri Barcelona'nın kaptanı Luis Figo'yu 58.5 milyon euro karşılığında transfer ederek projeyi sansasyonel bir biçimde başlattı.İspanya'da deprem etkisi yaratan bu transferi 2001 yılında 76 milyon euro bonservis bedeliyle alınan Zinedine Zidane,2002 yılında 43 milyon euro bonservis bedeliyle Ronaldo ve 2003 yılında 35 milyon bonservis bedeliyle alınan David Beckham izledi.Altyapısından yetiştirdiği İker Casillas,Raul Gonzalez (atl*) gibi isimler ve erken yaşlarda takıma kazandırılan Roberto Carlos,İvan Helguera,Fernando Hierro,Claude Makelele,Francisco Pavon,Michel Salgado,Fernando Morientes gibi isimlerle dönemin Los Galacticos'u ortaya çıktı.



       
      2000'li yılların başlarında fırtına gibi esen kulüp,yine bu yılların ortalarına doğru başlayan Barcelona fırtınasıyla eski ritmini kaybetti.Micheal Owen,Robinho,Antonio Cassano gibi politikayı sürdüren transferler de işe yaramadı ve İspanya Ligi hakimiyeti Barcelona'ya geçti.Robinho'ya bir parantez açmak istiyorum,2005 sonbaharında Goal Dergisi Robinho ve Messi'yi karşılaştırmış,El Claciso'nun gelecek 10 yılına damga vuracak yıldızlar minvalinde incelemişti.Nerden nereye.Robinho için büyük onur.Gülümseten mizahi(!) bir yazı olarak arşivlerde kaldı.


    2006-2007 ve 2007-2008 yıllarında üst üste gelen iki şampiyonluğun birincisinden sonra Los Galacticos'u kısmen dağıtan Real,2008 şampiyonluğu itibariyle bu dönemi tamamen bitirdi ve yeni oluşumla birlikte yetenekli,teknik,hızlı ve takım oyununa daha yatkın isimlerden oluşan bir kadro oluşturdu.Bu oluşumsa Lig de ve Avrupa'da Lioel Messi,Samuel Eto'o ve Thierry Henry gibi yıldızları bünyesinde barındıran Barcelona'nın gölgesinde kalmaktan kurtulamadı.2 mayıs 2009 akşamı bardağı taşıran son damla oldu.El Clasico tarihinin en ağır yenilgilerinden birini kendi evi Santiago Barnebeu'da 6-2'lik skorla alan Real,transfer döneminde tekrar yıldızlar topluluğu kimliğine bürünme kararı aldı.Başkan Perez yine 10 sene önceki transfer politikasında karar kılıp ; Kaka,Ronaldo,Benzama gibi yıldızları takıma kazandırarak takımın bugünkü görünümünün temellerini attı.2013-2014 sezonu öncesi 99.5 milyon euro'luk bonserviis bedeliyle kılüp tarihinin en pahalı transferi olan Bale ve Zidane'ın Ancelotti'nin yardımcılığı görevine getirilmesiyle takım bugünkü halini aldı.





     Los Galacticos dönemini kapsayan 2000-2007 yılları arasında Real Madrid 3 La Liga,2 de Şampiyonlar Ligi kupası kaldırdı.7 sezona bu başarıları sığdıran takıma uzaylı yakıştırması yapılması Barcelona taraftarları arasında ise ince bir alay konusu.Nedeni 2005-2011 arasınını kapsayan 7 sezonda Barcelona 5 La Liga,3 de Şampiyonlar Ligi kupası kaldırdı.Bu açıdan bakıldığında onları anlamak mümkün,ancak Başkan Perez'in bu transfer politikası'nın da salt sportif başarı odaklı olduğunu söylemek doğru değil.Perez'in ticari kaygıları ön planda tuttuğu bu transfer politikası dahilinde yapılan astronomik transferler,takımı maddi açıdan - tesislerini satışa çıkarmaya kadar - zaman zaman sıkıntıya soksa da uzun vadede kombine bilet,forma satışı ve reklam gelirleriyle bir hayli büyük bir kar yuzdesini klübün kasasına bıraktı.Vasat geçen sezonların marka değerinden pek bir götürmediği kulüp,Forbes tarafından yapılan marka değeri en yüksek kulüpler sıralamasında da üst sıralarda ki yerini asla kaybetmiyor.


  Barcelona'nın gölgesinde geçen 10 yıl  başkan,teknik adam,oyuncu değişimi gibi bir çok yeniliği beraberinde getirdi.1990'lı yılların sonları ve 2000'li yılların başlarındaki başarılı dönemi özleten bu süreçse bu yılla birlikte yavaş yavaş bitiyor.Seyrek alınan şampiyonluklar ve avrupa kupalarında ki 12 yıllık suskunluğun ardından bu sezon Real,Şampiyonlar ligi zaferi için şehrin diğer ekibi Atletico ile Lizbon'da oynayacağı finali bekliyor.9.kupayı Zidane getirmişti,10.kupayı getiren muhtemelen Ronaldo olacak.Dünden bügüne savunma futbolunu benimsemek yerine hucüm anlayışından hiç vazgeçemeyen bu klübün yeri futbolseverler için daima ayrı kalacak.




26 Nisan 2014 Cumartesi

Club Atletico de Madrid / Vamos Atleti



                                                   Atletico Madrid 2012-2013 Away Jersey




                                      Ense kısmında bulunan İspanyol bayrağı simgesi.



  Madrid Hanedanlığı'nın simgesi,yemiş ağacına uzanan ayı. Madrid / Sol Meydanı'nda heykeli vardır.


   Bazı deplasman formaları iç saha için tasarlanan formalardan daha şık.Nedeni ; daha düz tasarımları ve göz yormuyor oluşları.Milan'ın Şampiyonlar Ligi finallerinde giydiği beyaz formaları,Bayern Münih'in siyah ya da beyaz düz renklileri ilk akla gelenler.Koleksiyonuma kattığım bu forma da onlardan biri.






     Atletico Madrid denince akla gelen ilk kavram ne olur bilmiyorum ama benim ilk aklıma gelen ''mücadele'' oldu hep.1903 yılında basklı üç muhalif genç klübü kurarken tarih boyunca Real Madrid ve Barcelona gibi iki klübün gölgesinde kalacaklarını belki de tahmin etmemişti.Klüb,100 yılın ardından ilk kez her kulvarda rakiplerinin hegemonyasına son vermeye çok yakın.Atletico şimdiden Barcelona'yı Şampiyonlar Ligi'nin dışına itti,yarı finalin ilk maçını atlattı ve kupayı kaldırmak için önlerinde maksimum biri final olan 2 karşılaşma var.Ligde ise bitime 4 hafta kala en yakın rakibi Barcelona'nın 4 puan önünde lider konumda.Takım kalan haftalarda ipleri gevşetmez,kalan maçlarda büyük bir facia'ya imza atmazsa son hafta gideceği Barcelona deplasmanında sahaya şampiyon olarak çıkabilir.''Los cochoneros'' (yatakçılar),hem la liga hem copa del rey'i kazandıkları 1996 yılından bu yana süren şampiyonluk özlemini dindirmeye çok yakın.




   
      Son 5 yıla baktığımızda,La Liga şampiyonluğu için altın çağını yaşayan Barcelona ve her dönem kazanma politikasına sahip Real Madrid ile rekabet edemeyen Atletico'nun Avrupa Kupalarına yöneldiği malum.2009-2010 ve 2011-2012 sezonlarında gelen UEFA Avrupa Ligi şampiyonluklarını yine bu sezonlarda kazandıkları UEFA Süper Kupalarıyla da taçlandırdılar.Ancak kazanılan bu başarılarla koleksiyonuma kattığım formayı giydikleri 2012-2013 sezonunda kupa 2'yi artık önemsemedikleri aşikardı.Takım artık daha fazlasını istiyordu.Hedef kupa 1'di.Grup aşamasında hemen her maça as oyuncular yerine dakika almakta zorlanan oyunculardan kurulu 11'ler le çıktılar.Son 16 turunda ise Rubin Kazan'a elenip kupaya veda ettiler.Lige ağırlık verip Barcelona ve Real Madrid'in ardından 3.bitirerek şampiyonlar ligine kaldılar.Özellikle Simeone ile birlikte çok zor gol yiyip etkileyici hücumlar yapan bir takım karakterine bürünen ve her maç üstüne koyarak ilerleyen Atletico bu sezon bu hedefine de çok yakın.




   
     Mayıs 2013'de ezeli rakibi Real Madrid'in evinde kral kupasını kaldıran bu takım için bunun anlamı kelimerle tarif edilemeyecek kadar zor olsa gerek.Çünkü başarı algısı ve kabulleniş zaman içinde klübe duygusal reklamlar da yaptırmadı değil.''Nuestra verdad es nuestra verdad '' / '' Bizim gerçeğimiz,bizim gerçeğimizdir '' adıyla yayınladıkları video da Atletico tarihini sanırım özetliyor.





dialog şu şekilde : (çeviride hatalar olabilir affınıza sığınarak iletiyorum.)

Oğul : ''Baba,sen Atletico'da oynadın mı ?''

Baba : ''Oynamak üzereydim,ama dizimin şurasından sakatlandım.O zamandan beri de oynamıyorum...''

Oğul : ''Peki Atletico hep final mi oynar ?''

Baba : ''Evet.Hemen hemen her zaman final oynarız.Evet.''

Oğul : ''Öyle ise biz M.United'dan,M.City'den,Ajax'dan,Porto'dan daha iyiyiz değil mi ?''

Baba : ''Evet..evet,evet''

Oğul : ''Baba peki hangisi daha önemlidir ? Şampiyonlar Ligi mi Avrupa Ligi mi ? ''

Baba : ''Duruma göre değişir..''







   
    54.000 kapasiteli mabedleri Vicente Calderon çifte kupa için kendini hazırlamış durumda ve zaferlere çok az kaldı.Gidişlerinin ardından Forlan ve Aguero'nun Torres'i,Falcao'nun Aguero'yu,Diego Costa'nın da Falcao'yu aratmadığı Arda ve Diego Ribas'a sahip bu klübe zaferlerden başka bir şey de zaten yakışmıyor.









18 Nisan 2014 Cuma

AFC Ajax Amsterdam / ABN-AMRO Özlemi




                                                            Ajax 2006-2007 Home Jersey



                                                Antik Yunan Kahramanı Ajax Portresi
                                  Sahadaki 11 oyuncuyu simgeleyen 11 parça'dan oluşan logo


                               Amsterdam şehri'nin bayrağını simgeleyen üç çarpı işareti.
                                     not : takımın kaptanlık pazu bandında da bulunur.

  Futbol takımıyla özdeşleşen şehirler arasında şüphesiz ilk akla gelenlerden biri Amsterdam.Avrupa'nın önemli kültür ve eğlence merkezlerinden biri olan bu hareketli şehrin takımı aynı zamanda ülke'nin de en büyük takımı olan Ajax.






   Sahip olduğu 4 şampiyonlar ligi kupası,oyuncularına kavrattığı ''teknik-kavrama-kişilik-hız'' disiplini,disiplin denince akla gelen alt yapı departmanı,üstü kapanabilen mabedi Amsterdam Arena ve yetiştirdiği,dünya futboluna damgasını vurmuş isimlerle hiç şüphesiz dünya futbolunun en önemli renklerinden biri.Altın çağını yaşadığı 70'li yıllar çok geride kalsa da 90'lar da tekrar yakaladığı Avrupa'da başarı ivmesini yine 90'lı yılların sonlarında kaybetmeye başlayan klüp,günümüzde eski günlerini aratıyor.Avrupa futboluna damga vurmaktan çok futbolcu fabrikası hüviyetine bürünen bir görünüm çizmekten de kurtulamıyor.Seyrek alınan Eredivise şampiyonlukları taraftarlarını ne derece tatmin ediyor bu da bir tartışma konusu.





 
  İşin aslı,Flemenkçe ''gelecek'' anlamına gelen ünlü alt yapı akademisi ''de Toekomst Academy'' de bir süredir durgun ya da daha doğru ifadeyle bir süredir piyasaya ortalığı sallayacak futbolcular süremiyor.Akademi'nin 90'lı yıllarda yetiştirdiği Surinam asıllı yeteneklerin de şimdilik arkası kesilmiş gibi görünüyor.Ajax taraftarları ve biz futbolseverler için ise başta Johan Cruyff,Johan Neeskens,Marco van Basten,Frank Rijkaard,Michael Laudrup,Dennis Bergkamp,Patrick Kluivert,Nwankwo Kanu,Marc Overmars,Edgar Davids,Clarence Seedorf,Frank de Boer,Michael Reiziger,Christian Chivu,Wesley Sneijder,Rafael van der Vaart,-alt yapılarından yetişmeseler de gelişimlerinde büyük katkısı olduğu için- Luis Suarez ve Zlatan İbrahımovic için,son dönemde Gregory van der Wiel,Eljero Elia,Urby Emanuelson,Klaas-Jan Huntelaar ve adını sayamadığım diğer büyük yıldızları yetiştirip izlememizi sağladığı için bu takımın yeri hep ayrı kalacak.


                                                         







 
Gelelim abn-amro özlemine.Bakalım 18 yılın ardından biten abn-amro birlikteliğinde Ajax neler kazanmış.

1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu (1995)
1 Uefa Kupası Şampiyonluğu (1992)
1 Dünya Klüpler Kupası Şampiyonluğu (1995)
1 Avrupa Süper Kupası (1995)
6 Hollanda Ligi Şampiyonluğu (1994,1995,1996,1998,2002,2004)
6 Hollanda Federasyon Kupası (1993,1998,1999,2002,2006,2007)
4 Johann Cruijff Kupası (2002,2005,2006,2007)
3 Hollanda Süper Kupası (1993,1994,1995).




  Ajax 114 yıllık tarihi boyunca formasına yalnızca üç farklı firma'nın reklamını aldı.Bunlardan ilki Rijkaard,van Basten gibi isimlerin 80'li yıllarda giydiği ''tdk'' reklamlı.İkincisi 1991 yılından 2008 yılına kadar giydikleri,dikine yerşetirilmiş logosuyla ''abn-amro'' ve 2009 yılından bugüne hala kullanılan ''aegon''.Kişisel görüşüm hiç bir sponsorun takımın formasıyla bu denli özdeşleşemediği yönünde.1995 yılında Patrick Kluivert şampiyonlar ligi finalinde ağları sarsıp kupayı Milan'ın elinden alan golü attığında üzerinde bu forma vardı.İbrahimovic'i Wenger'e kaptırmadıklarında da giymesi için bu formayı verdiler.Dikine yerleştirilmiş bu logo,formayla o denli özdeşleşti ki bugün Ajax taraftarları ve futbol severler tarafından aradan 5 yıl geçmesine rağmen hala yadırganıyor.Alışamayıp yadırgadıkları yeni(!) sponsorları değil takımın başarılı günlerini aratması aslında,yani abn-amro logolu forma olan bu imge onlara başarılı güzel günleri  hatırlayor ve yeni sponsporlarının adını taşıyan formayla benzer başarlı dönemler yakalayamazlarsa,bu formaya özlem hiç dinlemeyecek.



     Koleksiyonuma kattığım bu forma da benim için Ajax'ın dünya futboluna sunduğu efsanevi yıldızları ve harika oyunlarını daima hatırlatacak.                                                                                                             


13 Nisan 2014 Pazar

Arsenal FC 2003-2004 / The Invincibles




                                                           Arsenal 2003-2004 Home Jersey




                                                                    The Gunners






  Murat Kosova'nın tanıtımlarda,jeneriklerde bugün hala kullanılan "İşte Premier League bu !" repliğini literatüre kazandıran takımdır ve yine bugün kupasız geçen 6 sezon'un ardından Arsene Wenger'e hala tahammül ediliyorsa en büyük etken kuzey londralı taraftarlara bu takımı izletmesi olduğunu düşünüyorum.





















      Biraz geriye gidelim,çok değil 10 sene öncesine.Ntv'nin Premiere Lig maçlarını ücretsiz yayınladığı günlere.Londra'da bir cumartesi akşamı,mevsimlerden sonbahar olsun.Gün batmış ama yağmur dinmiyor.Highbury günümüzdeki endüstriyel futbolun gerektirdiği modern stadlara inat basık,sahaya yakın tribünleri,takım kadrolarının yazılı durduğu dev ekranı ve bütün ihtişamıyla misafirlerini ağırlıyor.Arsenal'ın ''go 2 call''reklamlı kırmızı forması üstünde,futbolun mutlu güzel günlerine dair güzel bir akşam.Bahsettiğim bu herhangi akşam'da muhakkak ya Thierry Henry çok şık bir golle takımını öne geçirdi ya Robert Pires muazzam bir ortayla Dennis Bergkamp'ı pozisyona soktu ya Frederick Ljungberg şık bir asist yaptı ya da hepsi ve daha fazlası yaşandı.Daha fazlasının da yaşanmış olduğu ihtimalini düşündüren diğer etkenlerse Vieira'nın orta alana hakimiyeti,Campbell'in geride güven vermesi,Ashley Cole'un hücuma katılımlarıydı.Bunun nedeni Arsenal sahadayken rakibin kim olduğunun önemi yoktu.Her takıma karşı kendi oyunlarını oynayabilen benzerine az rastlanır bir kazanma hırsı ve hücum bilinciyle oynarlardı.Günümüz Barcelona stili paralel paslar yerine gerçek Total Futbol felsefesiyle dikine hücum eden kanatları ve kanat oyuncularını en üst verimle kullanan bir takımdı.Her hafta jenerikleri süsleyen bir gol ortaya koyan bu takımın bir kaç sene içinde dağılmasıysa futbolseverler ve arsenal camiası açısından trajik oldu.Kaptan Vieira,Ljungberg,Pires,Cole,Bergkamp,Henry gibi takımın herşeyi olan yıldızları bir bir kaybetmelerinin ardından yerlerini dolduramamaları takımın bugünkü duruma gelmesini sağladı.Mou önderliğinde Chelsea lige ağırlığını koydu ve Manchester United da genç yıldızları Ronaldo ve Rooney önderliğinde bir kaç sezon sonra ligi donime etmeye başladı.




                                     





      
     Henry'e parantez açmak istiyorum.El Phenomenon da dahil izlemekten daha fazla keyif aldığım bir forvet oyuncusu hala yok.Gollerini dişlerini sıkıp suratını asıp dizlerinin üzerinde taç çizgisine kadar kayarak kutlayan bu adamın kalbimde yeri daima ayrı kalacak.Kendisi o sezon lig'de 30 gol atarak en yakın rakibi Alan Shearer'a 8 gol fark atarak gol kralı oldu.




     Forma'yı giydikleri 2003-2004 sezonun'da ise ligde ise 38 maçta 28 galibiyet 12 beraberlik alarak Premiere League tarihinde ''The Invincibles'' ünvanı alan iki takımdan biri oldular.Yine 49 maçlık yenilmezlik serisi gibi benzerine rastlanmamış bir rekorun da hala sahibidirler.Formayı koleksiyonuma katma fikri de bu jenerasyon'a duyduğum özlem ve hayranlıkla oluştu.



    Arsenal bir kez daha bu denli yırtıcı bir jenerasyon yakalar mı bilinmez ama bu takım futbol varoldukça londralı taraftarlar ve futbol severler tarafından hep özlemle hatırlanacak.